Metaryalizm Nedir ?
Metaryalizm Nedir ?
Materyalizm nedir?
Materyalizm: Yalnızca maddenin gerçek olduğunu, madde ve maddenin değişimleri dışında hiçbir şeyin varolmadığını, varlığın madde cinsinden ol¬duğunu öne süren görüş; yer kaplayan, giril¬mez, yaratılmamış ve yok edilemez, kendin¬den kaim olan, harekete yetili maddenin, evrenin biricik ya da temel bileşeni olduğu¬nu savunan varlık anlayışı.
Evrendeki tek tözün madde olduğunu, varlığın fiziki bir nitelik taşıdığını ve evrende tinsel bir tözün bulunmadığını öne süren görüş, ve indirgemeci bir öğreti olarak ma¬teryalizm yalnızca maddeye varlık yükler, zihin ya da ruba bağımlı bir gerçeklik ya da ikinci dereceden bir varlık verir veya ruhun hiçbir şekilde varolmadığını öne sürer. Ger¬çek dünyanın, halleri ve ilişkileri itibariyle değişen maddi şeylerden meydana geldiğini savunan maddecilik, maddi bir şey ya da nesneyi ise, sadece mekan ve zaman içinde olma, şekil, büyüklük, kütle, katılık, sıcak¬lık türünden fiziki özellikler sergileyen bir şey olarak tanımlar.
Materyalizm, buna göre, fiziki bilimlerin belli fenomen öbeklerini yalnızca fiziki ko¬şullara yönelerek açıklama çabasında olan materyalist metodolojisinden de yararlana¬rak, realist bir bakış açısıyla, İnsan varlıkları¬na duyu deneyinde sunulan dünyanın, rasyo¬nel bir biliş tarzının kendilerine erişemediği şeyleri gizleyen fenomenal bir fantezi olma¬yıp, temel gerçeklik olduğunu savunan, do¬ğadan ayrı bir kendinde şeyler dünyasının, doğanın ötesinde, dinin, önsezilerimize ve duygularımıza müracaat eden, ama akıldan destek bulmayan geleneksel batıl inançlara başvurmak suretiyle varlığını bildirdiği tür¬den doğaüstü bir dünyanın varolmadığını öne süren görüşe karşılık gelir.
Vahye ve vahye dayanan dine, geleneksel olarak kutsanan batıl inançlara, ciddi araştır¬ma ve argümanlardan çok arzuların sonucu olan kanaatlere karşı olumsuz bir tavır takınan ve tinsel bir gerçeklik olarak Tanrı’nın hiçbir şekilde varolmadığını savunan bakış açısını ifade eden materyalizm, daha özel olarak da, 2- Değerler alanında maddi zengin¬lik ve refahın, bedensel tatminlerin ve du¬yumsal hazların İnsanın elde etmesi ya da ulaşması gereken en temel değerler olduğu¬nu savunur. Söz konusu popüler anlamı için¬de materyalizm, İnsan varlığında, kendisini hazcı bir kişisel çıkar ve madde duygusuyla harekete geçiren doğuştan bir psikolojik me¬kanizmanın bulunduğunu ifade eder.
3- Materyalizm, zihin-beden ilişkisi konu¬sunda ise, genel olarak zihinsel ya da tinsel olan her şeyin, geçerli bir felsefi analizle maddeye indirgenebileceği görüşüne karşılık gelir. Bu çerçeve içinde, üç tür materyalizm¬den söz edilebilir: Bunlardan birincisi 3-a) zihni maddenin bir sıfatı, niteliği yapan sıfat¬sal materyalizm; 3-b) ikincisi, zihni ve zi¬hinsel olanı maddenin ve maddi olanın bir et¬kisi ya da sonucu ,olarak yorumlayan nedensel materyalizm ve üçüncüsü de, 3-c) zihinsel süreçlerle olayları, özü itibariyle maddi süreç ve olaylar olarak gören eşitleyi¬ci materyalizmdir.
4- Kültürel alanda ise materyalizm, kültü¬rün tarih içindeki üretim ve alımlanma ko-şullarından ayrılmaz olduğunu; politik anla¬mı bulunmayan hiçbir kültürel pratik bulunmadığını ve dolayısıyla kültürün bütü¬nüyle politik olduğunu savunan görüşü ta¬nımlar.
Felsefe tarihindeki farklı materyalist fel¬sefelere öncelikle atomculuk örnek verilebilir. Buna göre İlkçağ felsefesinde sırasıyla Leukippos, Demokritos, Epiküros ve Lukre¬tius tarafından savunulmuş olan atomculuk, evrenin bileşik cisimlerden, bu bileşik cisim¬lerin ise, maddenin en küçük bölünemez par¬çasına karşılık gelen atomlardan oluştuğunu, her şeyin atomların boşluk içindeki hareket¬leri sonucunda ortaya çıktığını öne süren, evrende mutlak bir nedenselliğin hüküm sürdüğünü kabul eden, İnsan ruhunun ince atomlardan meydana geldiğini, tanrıların bile cisimsel olduklarını söyleyen materyalist bir görüştür. Atomculuğu 17. yüzyılda yeniden canlandıran ve bilimsel bir teori olarak öne süren Gassendi, atomların, Demokritos gibi, büyüklük ve şekilleri, Epiküros gibi de, ağır¬lıkları olduklarını savunmuş ve buna ek ola¬rak atomların katılık özelliğine sahip bulun¬duklarını söylemiştir. Gerçekliğin maddi bir yapıda olduğunu öne süren Gassendi, bir yandan da, atomların ezeli olmayıp, Tanrı ta¬rafından yaratılmış olduklarını iddia etmiştir. Atomlar bir kez yaratıldıktan sonra, dünyayı meydana getirecek şekilde hareket içinde ol¬muşlardır.
Yalnızca mekanik değil, fakat aynı za¬manda determinist bir materyalizmin savu¬nucusu olan İngiliz filozofu Hobbes’un maddeciliğinin temel kategorileri zaman, mekan, hareket, nedensellik, cisim, nicelik, güç ve eylemdir. Maddenin atomlardan oluştuğunu öne süren Hobbes, 1- Yeryüzü ve yıldızlar türünden gözle görülebilir cisimler, 2- Yeryüzü ile yıldızlar arasındaki bütün mekana yayılan küçük atomlar türünden gözle görülemez cisimler ve 3- Evrenin geri kalanını dolduran ve hiç boş mekan bırak¬mayan akışkan eter türünden cisim olmak üzere, üç tür cisim olduğunu belirtmiştir.
Söz konusu İngiliz materyalizmine karşı Fransız maddeciliğinin en önemli temsilcisi olan P. B. Henri d’Holbach’ın materyalist sisteminin temel kategorileri ise, 1- madde, 2- hareket ve 3- nedenselliktir. Varolan her şeyin hareket halindeki maddeden meydana geldiğini belirten Holbach, maddenin özünün hareket ve eylem olduğunu öne sürmüş-tür. Maddenin sürekli hareketini açıklaya¬bilmek için de, filozof, Yunanlıların eski dört öğe görüşünü canlandırmıştır. Cisimsel olmayan bir varlık düşüncesi Holbach’a göre anlamsız olduğundan, ruhun ve Tanrı’nın varoluşundan söz edilemez.
Alman materyalistlerine gelince… Diya¬lektik materyalizmi çok yoğun bir biçimde etkilemiş ve epistemolojik idealizme mut¬lak bir biçimde karşı çıkarak materyalist bir gerçeklik anlayışı benimsemiş olan L. A. Feuerbach ‘in mekanik materyalizminin temel tezleri şunlardır: 1 Bilginin nesneleri, bilen İnsan varlığından bağımsız bir varolu¬şa sahiptir. 2 Gerçekten varolan, buna göre, yalnızca hareket halindeki maddedir. 3 Bilgi duyularla başlar ve duyuların sonucudur. 4 Tinsel varlıkların ya da maddi olma¬yan varlıkların varoluşundan söz edilemez. 5 İdea ya da ideallerin varoluşundan söz edilemeyeceği gibi, bunların İnsanlık tari-hinde belirleyici bir rolleri de yoktur.
Diğer bir materyalist Alman filozofu. olan L. Büchner, maddesiz güç, ve güçten yoksun madde olamayacağını iddia etmiştir. Enerjinin maddenin ayrılmaz, özsel bir özelliği olduğunu öne süren ve böylelikle elektromanyetik madde teorisinin doğuşuna katkı yapan Büchner, maddenin yaratılamaz ve yok edilemez olduğunu savunmuştur. Madde, geçirdiği tüm değişimlere karşın, Büchner’e göre, aynı kalır. Madde, zamanı ve mekan bakımından sınırsızdır; onun başı ve sonu yoktur. Öte yandan, bir biyolog¬ filozof olan E. Haeckel’in birci ya da do¬ğalcı maddeciliğinin temel kategorileri de töz, madde ve güç ya da enerjidir. Bunlar-dan töz ilk, madde de ikincil kategoridir. Buna göre, yer kaplayan madde ile hareket ettirici güç olan enerji, bir ve aynı tözün iki ayrı sıfatıdır.
Tarihsel materyalizm: Karl Marx ve Frirdrich Engels’in insanlık tarihinin, insanlığın sosyo-ekonomik gelişiminin, yasa benzeri bir modele göre geliştiğini, diyalektik yasalara göre gerçekleştiğini savunan görüşleri. Marx ve Engels tarafından geliştirilen ve üretim tarzının toplumsal, siyasi ve entellektüel yaşamın mahiyetini belirlediğini öne suren anlayış.
Toplumsal, kültürel ve siyasi fenomenlerin maddi şeylerin üretim tarzı tarafından belirlendiğini öne süren öğreti olarak tarihsel materyalizm, tarihsel olay ve süreçlere ilişkin açıklamada nedensel önceliği, fikirlere değil de ekonomiye vermiştir. Tarihsel materyalizm, sosyal sistemlerin yükseliş ve çöküşünü, toplumsal olmayan etkenlerin bir sonucu olarak gören diğer materyalist tarih yorumlarına karşı tavır aldıktan başka, fikirlerin doğuşuyla kabulünün, kendisi düşünce olmayan bir şeye bağlı olduğunu ve bir toplumsal çevrede ortaya çıkan düşünce ve fikirlerin, sınıf çıkarlarının ifadesi olduğunu savunduğu için, idealist toplum yorumlarına da karşı çıkmıştır. Buna göre, tarihsel materyalizm her şeyden önce varolan her kültürün öğeleri arasında karşılıklı ilişkiler bulunan yapısal bir bütün olduğunu, bir kültürün dini, sanatı ya da hukuk sisteminin kendi başına anlaşılamayacağını söyler.
Evrimci bakış açısıyla, söz konusu bütünün aynı zamanda gelişen bir bütün olduğunu öne süren tarihsel materyalizm, gelişen toplumsal bütündeki bağımsız değişken olarak ekonomik üretim tarzının, toplumun ekonomik yapısının toplumlar arasındaki farklılıkları olduğu kadar, hakim olan toplum ya da kültür modelini açıklamada da anahtar olduğunu iddia eder. Toplumun ekonomik yapısıyla da, üretim ilişkileri toplamını anlayan tarihsel materyalizm, üretim ilişkilerinin toplumun bütün bir kültür kompleksinin gerçek temelini oluşturduğunu iddia eder. Tarihsel materyalizme göre, ekonomik üretim tarzı, ifadesini bireylerden bağımsız olan belirli toplumsal ilişkilerde bulur, zira insan mülkiyet ilişkilerinin daha önceden belirlenmiş olduğu bir toplum içinde dünyaya gelir. Bu mülkiyet ilişkileri feodal bey serf, burjuvazi, işçi sınıfı türünden farklı sınıfları tanımlar. Bir toplumun sınıflara bölünmesi ise, varolan sınıf ilişkilerini dile getiren farklı siyasi, ahlâki ve felsefi ideolojilerin doğuşuna yol açar.
Tarihsel materyalizme göre, her toplumsal düzende maddi üretim güçleri açısından sürekli bir değişme yaşanır. Bu değişmeyi doğuran şey, üretim araçlarındaki gelişmedir; söz konusu değişme, varolan mülkiyet ilişkilerini zorlar ve sınıf mücadelesini hızlandırır. Tarihsel materyalizm, işte bu çerçeve içerisinde, tarihte sırasıyla ilkel komünizm, feodalizm, kapitalizm sosyalizm ve komünizm gibi beş ayrı toplum modelinin ortaya çıktığını ve çıkacağını savunur.